-
1 gelin olmak
to become a bride, to get married -
2 gelin
неве́ста (ж) неве́стка (ж)* * *1) неве́ста, новобра́чнаяgelin almak — а) брать в жёны; б) брать новобра́чную в дом жениха́
gelin etmek — выдава́ть за́муж
gelin olmak — стать неве́стой; вы́йти за́муж
2) сноха́, неве́стка••- kendi kendine gelin güvey olmak -
3 gelin
1) неве́ста, новобра́чная- a gelin gitmek — выходи́ть за́муж
gelin otomobili — автомоби́ль (маши́на) для неве́сты или для новобра́чных
gelin odası — ко́мната неве́сты, бра́чная ко́мната; ко́мната для новобра́чных
çeyizsiz gelin — бесприда́нница
2) неве́стка, сноха́□
gelin etmek — выдава́ть за́муж□
gelin olmak — стать неве́стой; вступи́ть в брак, вы́йти за́муж◊
gelin alıcı — а) челове́к, посыла́емый женихо́м за неве́стой; б) разг. полисме́н◊
gelin gibi sallana sallana yürümek — [вы]ступа́ть как па́ва, идти́ ме́дленно и пла́вно (букв. идти́, пока́чиваясь, как неве́ста) -
4 gelin
gelin Braut f, Jungverheiratete f; Schwiegertochter f;gelin alıcı etwa Brautbegleiter m (der die Braut abholt);-i gelin etmek verheiraten (A);(kendi kendine) gelin güvey olmak sich zu früh freuen, frohlocken;Bulgurlu’ya gelin mi gidecek? etwa warum so hektisch? -
5 gelin
gelin s1) Braut f\gelin ile güvey die Braut und der Bräutigam, die Brautleute, das Brautpaarkendi kendine \gelin güvey olmak sich selbst was vormachen2) Schwiegertochter f -
6 gelin güvey olmak
= kendi kendine gelin güvey olmak обольща́ться, зара́нее ра́доваться (не зная исхода какого-л. дела) -
7 gelin
"1. bride. 2. daughter-in-law; wife of a younger member of the family. - alayı bridal procession. - alıcı 1. person sent by the bridegroom to fetch the bride. 2. slang policeman, cop, fuzz. - gitmek /a/ (for a bride) to marry into (a family). (kendi kendine) - güvey olmak to build castles in Spain, enjoy happy daydreams. - hamamı the bridal bath (traditional party in a public bath a few days before the wedding). - odası bridal chamber. - olmak (for a girl) to get married. - parası coins showered over the bride at a wedding. - teli silver or gold tinsel used to adorn a bride´s hair." -
8 kendi kendine gelin güvey olmak
-
9 kendi kendine gelin güvey olmak
to reckon without one's host -
10 kendi
"1. self, oneself. 2. own. 3. he; she. 4. in person. -leri 1. themselves. 2. he; she. -m myself. -minki mine. -miz ourselves. -si 1. herself; himself. 2. he; she. -ni ağır satmak to agree to something only after repeated requests. - ağzıyla tutulmak to be proved a liar by one´s own words. -ni alamamak /dan/ not to be able to refrain from, be unable to stop oneself from. - âleminde olmak to keep to oneself; to live in a world of one´s own. -ni alıştırmak /a/ to make oneself get used to. -ni ateşe atmak to court trouble. -ni atmak /a/ to go immediately to, rush to (a place). -ne bağlamak /ı/ to captivate. - başına 1. of one´s own accord. 2. without anyone´s help, single-handedly. -ni beğenmek to be conceited. -ni beğenmiş conceited, arrogant. -ni bırakmak to neglect oneself, let oneself go. -ni bilen/bilir upright and honorable (person). -ni bilmek 1. to be in one´s right mind. 2. to comport oneself properly. 3. (for a person) to have grown up, have reached maturity. -ni bir şey sanmak to give oneself airs, think one is something. -ni (bir yerde) bulmak to find that one has arrived at (a place). -ni bulmak to develop a personality of one´s own. - çalıp kendi oynuyor. colloq. He makes a big fuss about something, but when people want to help him he spurns their aid. - çapında according to his own standards, according to his own way of thinking. -ne çeki düzen vermek 1. to tidy oneself up. 2. to put one´s life and affairs in order. - çıkarı için for his own benefit. -ni dar atmak /a/ to manage to reach (a place) in the nick of time. - derdine düşmek to be completely taken up with one´s own troubles. -ni dev aynasında görmek to overrate oneself vastly. -ni dinlemek to be a hypochondriac. -ni dirhem dirhem satmak to make a great show of reluctance. - düşen ağlamaz. proverb If you get yourself into trouble then you´ve no right to complain. - eliyle himself, with his own hand. -ne etmek to harm oneself. -ni fasulye gibi nimetten saymak to overrate oneself vastly. -nden geçme psych. trance. -nden geçmek 1. to be transported by joy, be ecstatic. 2. to faint. -ne gel. colloq. 1. Come to your senses! 2. Pull yourself together! - gelen that comes one´s way by chance. -ne gelmek 1. to regain consciousness, come to. 2. to pull oneself together, regain one´s self-control. - göbeğini kendi kesmek colloq. to do it all on one´s own, do it without getting help from anybody. -ni göstermek to prove one´s worth. - gözündeki merteği görmez, elin gözündeki çöpü görür. colloq. He doesn´t see the beam in his own eye, but he sees the mote in the eye of another person. -ne güvenme self-confidence, self-reliance. - halinde 1. quiet and innoffensive, innocuous (person). 2. simple-minded. - haline bırakmak /ı/ to leave (someone) to his own devices; to let (a thing) take care of itself. - havasına gitmek/- havasında olmak to do what strikes one´s fancy. -ni hissettirmek to make one´s/its presence felt. -ni iyice vermek /a/ to concentrate (on). -ni kapıp koyuvermek 1. to cease to take an interest in oneself, let oneself go. 2. /a/ to lose oneself in (a project). -ni kaptırmak /a/ 1. to let oneself get carried away (by). 2. to become wholly absorbed in. -ni kaybetmek 1. to lose consciousness. 2. to go into a towering rage. - kendine 1. on one´s own responsibility; of one´s own accord. 2. alone, by oneself, without help. 3. to oneself. 4. theat. as an aside. - kendine gelin güvey olmak to count one´s chickens before they´re hatched, build castles in Spain. - kendini yemek to eat one´s heart out, worry oneself to death. - kendine yeterli self-reliant and self-sufficient. -ne kıymak to commit suicide. - kuyusunu kendi kazmak to dig one´s own grave, be the cause of one´s own downfall. -si muhtac-ı himmet bir dede. (Nerde kaldı geriye himmet ede.) colloq. You can´t expect any help from him since he´s in need of help himself. -ni naza çekmek to make a great show of reluctance. -nde olmamak not to kno -
11 alay
издева́тельство (с) насме́шка (ж) усме́шка (ж)* * *I1) толпа́, скопле́ние люде́й2) ше́ствие, проце́ссcenaze alayı — похоро́нная проце́ссия
gelin alayı — корте́ж неве́сты
3) всеalayımızı sorguya çektiler — всех нас вы́звали на допро́с
4) воен. полк••- bir alay- bir alay çocuk
- bir alay eşya
- bir alay insan IIзла́я шу́тка, насме́шка, вышу́чиваниеalayya almak — подыма́ть на́ смех, высме́ивать
alayyında olmak — не принима́ть всерьёз
görüyorum işin alayındasınız — я ви́жу, вы несерьёзно отно́ситесь к э́тому де́лу
alay etmek — зло шути́ть, вышу́чивать, насмеха́ться, смея́ться над кем
benimle alay mı ediyorsunuz? — вы что, смеётесь надо мно́й?
alay geçmek — арго смея́ться, поднима́ть на́ смех
•• -
12 taraf
сторона́ (ж)* * *1.1) сторона́karşı taraf — противополо́жная сторона́
ön taraf — пере́дняя сторона́
yan taraf — бокова́я сторона́
2) ме́сто, ме́стность, край; райо́н, окре́стностьonlar bizim taraflarda oturuyordu — они́ жи́ли в на́ших края́х
Izmir taraflarında — в райо́не Изми́ра
3) сторона́ (в переговорах, споре, на суде)taraflar — юр. сто́роны
taraf gözetmek — защища́ть / подде́рживать чью-л. сто́рону
taraf[a] olmak / çıkmak — подде́рживать чью-л. сто́рону, быть на чьей-л. стороне́
tarafını tutmak — быть чьим-л. сторо́нником
4) определённая часть (чего-л.)5) сторона́ ( о родственных связях)baba tarafından akraba — [он] ро́дственник со стороны́ отца́
2.gelin tarafı — ро́дственники со стороны́ неве́сты, неве́стина ли́ния
в функции служ. имениkendi tarafına celbetmek — привлека́ть на свою́ сто́рону
orman tarafına gitti — он пошёл в сто́рону ле́са
tarafından — от кого
•• -
13 kendi kendine
1) ( kendisine)\kendi kendine bir şeyler demek zu sich selbst etw sagen\kendi kendine ( sessizce) bir şeyler mırıldanıyordu er summte (leise) vor sich hin\kendi kendine konuşmak Selbstgespräche führen2) ( yalnız başına)\kendi kendine gelin güvey olmak sich selbst was vormachen3) ( kendiliğinden) von selbst, von allein4) \kendi kendine stresi giderme idmanı autogenes Training
См. также в других словарях:
gelin olmak — kız, evlenmek Bu küçük armağanın anlamı, günü gelince kendisi gibi telli duvaklı gelin olması için uğur getirmesi dileğiydi gelinin. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
gelin — is. 1) Evlenmek için hazırlanmış, süslenmiş kız veya yeni evlenmiş kadın 2) Aileye evlenme yoluyla girmiş olan kadın Birleşik Sözler gelin abla gelin alayı gelin alıcı gelinboğan gelin böceği gelin çiçeği … Çağatay Osmanlı Sözlük
gelin güveyi olmak — (kendi kendine) ilgilinin nasıl karşılayacağını düşünmeden bir işi olmuş bitmiş sayarak sevinmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendi kendine gelin güveyi olmak — ilgilinin nasıl karşılayacağını düşünmeden bir işi olmuş bitmiş sayarak sevinmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
köşeye oturmak — gelin olmak, evlenmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
duvaklanmak — nsz 1) Duvak örtünmek 2) mec. Gelin olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
T–V distinction — In sociolinguistics, a T–V distinction is a contrast, within one language, between second person pronouns that are specialized for varying levels of politeness, social distance, courtesy, familiarity, or insult toward the addressee. Contents 1… … Wikipedia
anlaşmazlık çıkmak — bir konuda uyuşmazlık söz konusu olmak ... gelin odası, gelin giyim takımı için bu sefer de iki kız kardeş arasında bir anlaşmazlık çıksın. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüze çıkmak — 1) bir sıvının üst bölümüne çıkmak 2) belli olmak, açığa çıkmak, belirmek Evimizde artık pek de gizli tutulamayarak yüze çıkmaya başlayan bu rezalet yani gelin ve damat arasındaki bu sevda alışverişi böyle devam edip duracak mı? M. Ş. Esendal 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Kadir İnanır — Infobox actor imagesize = caption = birthdate = birth date and age|1948|4|15 birthplace = Ordu, Turkey deathdate = deathplace = birthname = Kadir İnanır othername = homepage = academyawards =Kadir İnanır (April 15, 1949, Fatsa) is a popular… … Wikipedia
alay — 1. is., Rum. Ses tonu, söz, davranış vb. yollarla biriyle, bir şeyle eğlenme, küçümseme Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller alay etmek alay geçmek alay gibi gelmek alaya almak alaya bozmak alayında olmak 2. is. 1) Herhangi bir törende veya… … Çağatay Osmanlı Sözlük